Bir gün dedim ki ona haydi başla,anlat bana hayatını;
Ne anlatıcam kızım işte evlendim çocuktum,anne oldum büyüdüm dedi...
Yaaa babanneee böyle değil,uzun uzun anlat bak sesini çekiyorum kasete dedim...
Yoktu bir kameramız yada kameralı bir telefonum ki ozaman,lanet olsun ! bahsettiğim 15 yıl önce..
Sonra uzun uzun anlattı hikayesini,ondan sanırım içimdeki bitmek bilmeyen bu hüznü..Üstünden geçen onca yıla rağmen...
Küçüktüm ama çok küçük ip atlıyordum,kuzuların koyunların peşinden koşuyordum..Annemle babam karşı köyün dul ama toprak sahibi,benden nerdeyse yirmi yaş büyük Kınalı Rüştü nün oğlu Rasim'e verdiler beni...Rahat edersin dediler.
Ama babanne sormadı mı sana kimse,istiyor musun diye...
yooookkk be yavrumm gittik işte,bir ata bindirdiler öyle gittim karşı köye gelinsin, dediler..
Daha 13 var yokum..Sene hesabı yapamıyor bile..
Daha gençkız olmamıştım gerisini sen düşün...
Nasılllll,öyle iştee önce kadın, 1 yıl sonra da gençkız oldum ben .
Ondan zaarr, çocuğum olmadı hemen.
Gülümsüyor ama, ağzında olmayan dişlerini göstererek...Yanakları çukur çukur...
Ahhh be babannem diyorum, aklım almıyor ki benim...
Sevdin mi peki, dede mi ? sevmeyip napıcaksın bak bir sürü çocuğum oldu.O zaman sevmedim,istemem diye bir şey yok ki..
Aksiydi ammaaa deden,beni çok üzdü, hiç bir yere göndermedi.Çocukken babam tarla işine elim yatkın diye vermedi mektebe öğrenemediydim okuma yazma..Deden de hiç yanaşmadı,öğretmedi.Hiç pazara gitmedim ben ,al bu parayı ihtiyacını al çarşıdan demedi...O ölene kadar para nedir bilmedim...Hala daha anlamıyorum ya , bu yaştan sonra nasıl öğrenilir ki..
Öyle masum,öyle güzeldi ki yüzü...
Kaset tıkkk etti,ikimizde irkildik...aaaa babanne bitti kaset...
Hıııı nolcak şimdiiiii,
öyle uzakkı, o zaman ki o teknolojiye bile...
Ara tara başka kaset yok,eee olsun be kızım bu kadar işte, daha ne anlatayım sana dedi...Sonra kaseti kontrol etmek geldi aklıma, ama hiç birşey kayıt edilmemişti..Öyle kalakaldım..Ortada başka kaset yok,bu da çalışmıyor..
Amannn be yavrummm ne ki bu kadar önemli olan,sen unutma yeter dedi...
Öyle önemliydi ki,şimdi bir sesi olsa kulağımda ne iyi olurdu...
Unutmadım hala bugün gibi;yanıma diz çöküşün,evimizin küçük odasında bana anlattıkların birbir aklımda...Seni de hiç unutmadım..
Ekim 2005 den beri yoksun,işte böyle ara ara düşersin içime seni çok özlerim...
Yaşadıklarının üzerinden yıllar geçmişti,hiç isyan etmedi anlatırken.Ne kadar küçük bir dünyada yaşamıştı yıllarca...Sabah kalkıp önce yatakları kapayıp,çocuklara ve beyine yemek hazırlayıp, bulaşıkları yıkayıp çalı süpürgesini eline alışı her gün aynı şekilde,aynı zamanlarda olmuştu...Sonra tarlaya gidilecek,hayvanlar ağıra alınacak karşı evdeki komşuyaaa ''huuuu ayyyşaaa'' diye bağırılacaktı...Ekmeklerini pişirdin mi ben gelcem hamur mayalandı tekne hazırr...Köyün ortasında kocaman bir ekmek fırını...Mis kokan,emek kokan bir fırın...Simsiyah etrafı...
Çocuktuk biz,her sene gidişimizde,orda sırayla bekler babanemin ekmeklerine yardım ederdik.Her torun ayrı bir ekmek isterdi..
Ben üzeri yumurtalı olandan,kardeşim ortası delikli(simit ekmekten) hiç birimizi kırmazsı evden çıkarken kümesten yumurtayı alır öyle giderdik fırına...
İstanbul da yok ki öyle ekmek o zaman hala da yok bence, aynı koku aynı tat... Koca fırın küreğini, tutma sevdasıyla oramız buramız morarırdı kavga bile ederdik... Sonra pişen ekmekleri, edilen sohbetleri yanımıza alır düşerdik yola..Babannem önde omzunda kocaman ve ağır ekmek teknesi biz civciv gibi peşinde...
Ne güzeldin,ne güzeldi ozamanlar...
Nur içinde yat benim pamuk babannemm...
Tüm yüreği güzel babannlere gitsin bu yazı...
Öylesine,
nehircce